Pamuk Prenses II
Bir Barış Bayraktar filmi.
Oyuncular: Akasya Asıltürkmen, Erkan Can, Serhat Özcan, Levent Tülek.
Erkan Can performansıyla gene döktürüyor; 80ler popüler kültürünün etkileri ve pamuk prenses yedi cücele üzerine etik bir sorgulama.
Oyuncular: Akasya Asıltürkmen, Erkan Can, Serhat Özcan, Levent Tülek.
Erkan Can performansıyla gene döktürüyor; 80ler popüler kültürünün etkileri ve pamuk prenses yedi cücele üzerine etik bir sorgulama.
6. izmir kısa film festivalinde gösterilen, Quentin Tarantino kokan kısa filmdir.
Çocukluğumuzda bize anlatılan masallara göndermelerde bulunur. Filmin genelinde de sisteme karşı üstü kapalı bir gönderme Üslubu vardır.
24 dakikalık eğlenceli ve cüretkar bir kısa fil olarak şiddetle tavsiye ediyoruz.
Çocukluğumuzda bize anlatılan masallara göndermelerde bulunur. Filmin genelinde de sisteme karşı üstü kapalı bir gönderme Üslubu vardır.
24 dakikalık eğlenceli ve cüretkar bir kısa fil olarak şiddetle tavsiye ediyoruz.
Pamuk Prenses II
Ostrov / Island
Ostrov / Island
Yapım: 1973
Tür: Animasyon, Kısa Film
Yönetmen: Fyodor Savelyevich Khitruk
Kuşkusuz depresyon çağımızın hastalığı. Biz zavallı modern şehir insanlarının bunu atlatmak için çeşitli yöntemleri vardır. Kimimiz antidepresanlara gömülürüz, kimimiz hiçbir işe yaramayan terapilere para kaptırır, kimimiz çekip gider, kimimiz alkole, kimimiz yemek yemeye vurur kendisini. Hepimizin işe yaramayan bir unutmaya çalışma yöntemi vardır kendince.
Böyle ağır geçen bir dönemde, bilindik tüm yöntemleri tek tek deneyip başarısız olduktan sonra, kendimce çok da yaratıcılık gerektirmeyen bir yöntem keşfedip, kendimi filmlere vurmuştum. Peş peşe 7-8 hatta bazen daha fazla kayda değer olmayan, önemsiz, basit ve mümkün olduğunca içeriksiz film izleyerek hayattan kopmayı başarabildiğimi keşfettim.
O kadar çok içeriksiz filmi üst üste günlerce izleyince, bırakın ters giden hayatı bir süreliğine unutmayı, gün içinde izlediğiniz ilk yada ikinci filmin ismini dahi unutuyorsunuz. O denli işe yarıyordu ki, bu konuda sitenin "Listeler" bölümüne "Depresyonda izlenecek 100 İçeriksiz Film" şeklinde bir liste yapmayı bile düşündüm.
Şaka bir yana, bu aralar Google'da "doğa temalı filmler" yada "ada filmleri" gibi saçma sapan anahtar kelimeler aratıp aratıp içeriksiz filmlerimin içine bunları da eklemeye çalışmaktayım. Doğada geçen filmlerle biraz içinde bulunduğum ortamdan sıyrılmak yada şöyle en ıssızından bir adaya düşüp tüm insanlardan kurtulmak ihtiyacı karşı koyulmaz bir hal almış durumda.
Çocukluğumdan beri ıssız adaya düşüp kurtulmaya çalışma hikayelerine bayılmışımdır.Ancak hiç anlayamadığım şey kazazedelerin kimsenin yaşamadığı bu muhteşem adalardan neden kurtulmaya çalıştıkları olmuştur. Hayatını asosyal geçiren bir adam olarak daha o zamandan kendimi belli ediyormuşum sanırım :)
Üstelik böyle hisseden yalnızca ben değilmişim.
Tamamen ada filmleri temalı ve sloganı "Dünyanın en güçlü insanı en fazla yalnız kalabilendir" olan bir site keşfettiğimde konuyla alakalı yalnız olmadığımı anlayarak epeyce şaşırdım.
İnsanlar adaları severler, tatillerini geçirmek, rahatlamak ve dinlenmek için tercih ederler. Aslında insanların bir adada iyi hissetmelerinin temelinde, ilkel atalarından miras kalan bir genin de etkisi olduğu söylenir.Teoriye göre dört tarafı suyla çevrili bir adada iyi hissetmemizin nedeni, her yönden gelebilecek saldırılara açık geniş bir karasal alanda olduğumuzdan çok daha güvende olduğumuz hissidir.
İlkel atalarımızın vahşi hayvanlardan ve belkide düşman kabilelerden korunmak açısından rahat hissettiği için sevdiği adaları vahşi kapitalizmin pençesindeki biz zavallı çağdaş insanların sevmemesi zaten düşünülemezdi sanırım (bizim etrafımızın çok daha fazla tehlikeyle dolu olduğu düşünülürse..)
Atalarımızdan kalan "Güvende Hissetme Güdümüz" nedeniyle sevdiğimiz adalardan ne yazık ki keşfedilmemiş ve kapitalizmin ulaşamadığı bir teki bile kalmamışken sözü şöyle bağlayayım;
bu depresyon, içeriksiz filmler ve ada ile ilgili tuhaf, deli zırvası, saçma sapan yazının üzerine sizlere bir kısa film tanımak isterim;
"Issız bir adaya düşmekten daha kötüsü kapitalizmin sizi ordada bulmasıdır" temalı 1973 yapımı, 1974 Cannes Film Festivali en iyi kısa film ödülü sahibi, Cracow’da ise Altın Ejder’e layık görülmüş Ostrov / Island.
Yönetmen Fyodor Savelyevich Khitruk depresyonlarımızın asıl kaynağı, bizlere dört bir yandan saldıran kapitalizmi, ıssız ada tasviri kullanarak anlatıyor.
Yazı: overuyuz
Ostrov / Island.
Dikizleme Günlüğü / Peeping Diary
Sizlere hem bir kitap hemde aynı isimli bir kısa film tanıtmak istiyoruz.
Farkında mısınız? Dikizleme Çağına çoktan girdik. Hem de hiç hissetmeden. Sanki hep o çağı yaşıyormuşçasına ve büyük bir hızla. Realiti şovlarla başladı her şey. Sonra YouTube, MySpace, Facebook, Twitter girdi hayatımıza. Yetmedi, casus yazılımlar, bloglar, sohbet odaları, amatör porno videoları ve MOBESE kameralar da dahil oldu. Artık hayatlarımız sır olmaktan çıktı; ayrıntı denizinde yüzer olduk. Bizler sürekli başkalarını dikizlerken, birileri de bizi dikizliyor her an. Bu yeni durum, biz farkına varmaksızın, mahremiyet, bireysellik, güvenlik, hatta insanlık algımızı bile değiştirdi, değiştiriyor.
Farkında mısınız? Dikizleme Çağına çoktan girdik. Hem de hiç hissetmeden. Sanki hep o çağı yaşıyormuşçasına ve büyük bir hızla. Realiti şovlarla başladı her şey. Sonra YouTube, MySpace, Facebook, Twitter girdi hayatımıza. Yetmedi, casus yazılımlar, bloglar, sohbet odaları, amatör porno videoları ve MOBESE kameralar da dahil oldu. Artık hayatlarımız sır olmaktan çıktı; ayrıntı denizinde yüzer olduk. Bizler sürekli başkalarını dikizlerken, birileri de bizi dikizliyor her an. Bu yeni durum, biz farkına varmaksızın, mahremiyet, bireysellik, güvenlik, hatta insanlık algımızı bile değiştirdi, değiştiriyor.
Dikizleme Günlüğü yazarı Hal Niedzviecki, keskin zekasıyla bu değişimin farkına varanlardan. Hatta fark yaratanlardan diyebiliriz. Çünkü o, bu yeni âlemde bir yol-culuğa çıkıyor ve tüm maceralarını bize eğlenceli bir üslupla anlatıyor. Yolculuğu, video bloglarla başlıyor; ardından sosyal paylaşım siteleri geliyor. Derken küçük kızının güvenliği için evdeki dadıyı, hırsızlardan korunmak için arka bahçesini dikizliyor. Realiti şovlara başvuruyor. Özel dedektif tutuyor. Deneyimlerini günlüğüne not ederken, analizleriyle günlüğe sosyolojik bir boyut katıyor.
Ve bizlere çok hayati bir soru yöneltiyor:
Bu ağın üzerindeki örümcek miyiz; yoksa ağa yakalanmış birer sinek mi?
Ve bizlere çok hayati bir soru yöneltiyor:
Bu ağın üzerindeki örümcek miyiz; yoksa ağa yakalanmış birer sinek mi?
Dikizleme Günlüğü, yeni iletişim araçlarının yalnızca eğlence sektörünü değil, toplumu da değiştirdiğini, bu yeni kültürün seks, politika ve gündelik yaşantımız üzerindeki etkilerini ortaya koyuyor. Kitapta, realiti şovların parlayıp sönen yıldızları, çok okunan blog yazarları ve sosyal paylaşım sitelerinin yaratıcılarıyla yapılan söyleşiler, konuya ilişkin son akademik araştırmalarla harmanlanarak sunuluyor. Bu sayede popüler kültürün röntgenciliğe, röntgenciliğin belgesele, sanata ve haber bültenlerine, röntgencinin gazeteciye nasıl dönüştüğüne tanık oluyoruz.
Keskin zekasıyla bu değişimin farkına varan bir başka kişi ise Dikizleme Günlüğü kısa filmi yönetmeni Sevda Doğan. Kitaptan etkilenip mi filmi çekmiş bilinmez, ancak izlenmeye değer mütevazi bir çalışma olmuş.
Sevda Doğan'nın bu belgesel tadında, güzel kısa filmini buyurun hep birlikte DİKİZleyelim.!!
Yazı:
insanokur.org
Düzenleme:
Dikizleme Günlüğü / Peeping Diary
Kaynak, içerik ve yazı için Sevda Doğan, Hal Niedzviecki, Gökçe Gündüç, insanokur.org teşekkür ederiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder